Gece

geceafiş

Türk sinemasının önem taşıyan yönetmenlerinden biri Erden Kıral. En azından herkes öyle söylüyor. Bana göre ise biraz abartılan bir yönetmen. Tabii bunu söylememde son filmleri de etkili olmuş olabilir. Yönetmenin ilk filmi olan Bereketli Topraklar Üzerinde, 1979 yapımı olmasına rağmen o yıllarda yaşanan olaylar yüzünden tam 28 yıl sonra gün ışığına çıktı. Yapım o kadar ilgi gördü ki, herkes Kıral’ın ne kadar harika bir yönetmen olduğunu konuşmaya başladı. Bence de film Kıral’ın en iyi filmiydi ve hala bunu geçebilmiş değil. Sonra 1983’te Hakkari’de Bir Mevsim çekildi. Bereketli Topraklar Üzerinde’nin başına gelen şeyi bu film de yaşadı ve uzun bir süre boyunca yasaklı kaldı. Ama onun aksine vizyon yüzü göremedi. Filmi izlemediğimiz için yorum yapamam, ancak o da yönetmenin filmografisinde kendine özel bir yer edindi. 1998’de gösterime giren Avcı ise gücünü tek mekan geriliminden almaya çalışan, başarılı oyunculuklarına rağmen çok da ilgi göremeyen bir yapımdı. Ancak yönetmenin bundan sonra çektiği filmler, kalite anlamında nispeten daha geride kalan yapımlar oldu. 2005’te görücüye çıkan Yolda, çok abartılan Halil Ergün‘ün klişe ve tekdüze Yılmaz Güney performansıyla akıllarda yer edindi. 2008’de gelen Vicdan da daha iyimiş gibi görünmesine rağmen hikayesini dolduramayan ve yapaylık hissi yaratan bir filmdi. Akıllarda kalan tek şey ise Nurgül Yeşilçay ve Tülin Özen‘in ortalamanın üzerindeki performanslarıydı. Bundan sonra uzun bir ara veren yönetmenin son filmi Yük ise iyi oyunculuklarına rağmen uygulama konusunda sınıfta kalan, sıkıcı bir filmdi. Bundan sonra ise Gece‘nin haberleri gelmeye başladı. Kadrosu nedeniyle dikkatleri bir anda üzerine çeken yapım, fragmanıyla adeta “Ben kötüyüm!” diye bağırıyordu. Film, sonunda Cuma günü görücüye çıktı ve beklenildiği gibi olumsuz eleştiriler aldı. “Beklenildiği gibi” diyorum, çünkü hepimiz yönetmenin bu düşüşüne alıştık. Ama Gece gerçekten de yılın en kötü kaçırılmış fırsatlarından biri oldu. “Nurgül YeşilçayMert Fırat ve İlyas Salman gibi isimlerin olduğu bir film nasıl eli yüze bulaştırılır?” sorusunun cevabını bulmak istiyorsanız yazıyı okumaya devam edin.

Gece, İzmir’e zorunlu olarak göç eden Kürt bir ailenin yaşadıklarını konu alıyor. Olayların merkezinde ise konsomatris Süsen (Nurgül Yeşilçay) var. Ailesinin sözünü dinlemeyip Yusuf (Mert Fırat) ile evlenen kadının ailesiyle olan ilişkisine de tanık oluyoruz aynı zamanda. Üniversite öğrencisi olan kız kardeşi (Vildan Atasever), dağda olduğunu öğrendiğimiz büyük ağabeyi (Teoman Kumbaracıbaşı), hapse atılan küçük ağabeyi (Hakan Yufkacıgil) ve sadece birkaç küçük sahnede karşımıza çıkan annesi (Nur Sürer) de bu hikayenin diğer kahramanları. Bir de pavyon müdürü (İlyas Salman) ile arkadaşı Alev (Ayça Damgacı) var ki, onlar da hikayeye ve Süsen’in hayatına etki eden karakterler olmayı başarıyorlar.

Görüldüğü gibi ortada iyi işlenmesi durumunda harikalar yaratılabilecek bir hikaye ve yıldızlarla dolu bir kadro var. Hasan Özkılıç‘ın Zahit adlı romanından uyarlanan yapım, elindeki fırsatlara rağmen her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor. Orijinal romanı okumadığım için hakkımda bir fikrim yok, ama söylenenlere göre iyi bir romanmış. Büyük ihtimalle senarist Rıza Kıraç, romanın doğasını anlayamamış ve sanki öylesine bir film yazmış. Çünkü ortaya böyle bir yapım çıkmış olmasının başka bir açıklaması olamaz.

Gece’nin en temel sorunu, anlatacak çok derdi olması. Süsen ile Yusuf’un yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaşmalarının yanı sıra ölüm orucuna giren kardeş, dağa çıkan ağabey, iki taraf arasında bir köprü niteliğinde olan kız kardeş üzerinden Kürt sorunları, politik meseleler, günümüzün değiştirdiği temel kavramlar başta olmak üzere birçok şey anlatmaya çalışan yapım, senaristin acemiliği nedeniyle her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor. Kıral’ın tembel rejisi de izleyiciyi filmden uzaklaştıran bir başka etmen.

Erden Kıral bir ailenin birbirlerinden uzaklaşma öyküsünü anlatırken politik olaylara da değinmeye çalışıyor ve hikayeyi bunun üzerine kuruyor. Ancak yukarıda da bahsettiğim karmaşıklık ve yapaylık hissi, filmi iyice kötü bir hale getiriyor. Anlattıklarına yeni bir boyut getirmeyi başaramayan, yüzeyde kalan hikaye, izleyiciye geçemeyen duygular ve klişe karakterleri de Gece’yi adeta bir eziyet haline getiriyor. Buna biraz dikkat edip çeki düzen gösterilseydi veya sadece işin sadece payvon kısmına odaklansaydı, ortaya daha nitelikli bir iş çıkabilirdi, ancak Kıral önüne gelen fırsatları teker teker tepmeyi seçmiş.

Oyunculuklara da kısaca bakacak olursak, her şeyden önce başarılı bir Nurgül Yeşilçay ve Mert Fırat performansı görüyoruz. Sinemada bazı istisnalar haricinde bir türlü doğru seçim yapamayan Yeşilçay, izleyicide bıraktığı algı nedeniyle en azından bu sefer bir seks objesine dönüştürülmemiş. Filmde sınırları biraz zorlayacak birkaç an olsa da, genel olarak büyük bir cüretkarlık gösterilmemiş. Bugüne kadar “iyi aile çocuğu” rollerinde görmeye alıştığımız Fırat ise Yusuf’u adeta üstüne bir kıyafet gibi giymiş ve böyle bir yapımda bile harikalar yaratmayı başarmış. Perdede göründüğü her an ondan nefret ediyor ve imreniyoruz. Hikayede büyük yer tutan karakteriyle Vildan Atasever ise genel olarak çok başarılı bulduğum bir oyuncu olmamasına rağmen, burada biraz efor sarf ederek iyi bir oyun çıkarmayı başarmış. İlginç bir rolde karşımıza çıkan İlyas Salman ise rolüne cuk oturmuş. Karakterinin kendisine çok yakıştığını söyleyebilirim. Üstelik bir türlü beyazperdede göremediğimiz oyuncuyu uzun bir aradan sonra sinemada izlemek büyük bir keyif. Kendi jenerasyonunun en başarılı aktrislerinden Ayça Damgacı yine doğallığı ve ölçülü oyunuyla dikkat çekerken, Teoman Kumbaracıbaşı ise iyi oynamasına rağmen kendisine yazılan karakterinin kurbanı olmuş. Uzun Yol‘da vasat ötesi bir performans sergileyen Hakan Yufkacıgil burada biraz daha çaba harcamış, ancak bu çok da yeterli olamamış. Hakan Karahan hikayeye etkisi olmayan bir karakterle karşımıza çıkarken, Nur Sürer ise adeta harcanmış.

Gece, tek kelimeyle vasat bir film. Yeşilçay, Fırat ve Salman’ın oyunculukları ve Feza Çaldıran‘ın başarılı görüntü çalışması haricinde akıllarda kalan herhangi bir yanı da yok. Yine de izlemek isterseniz siz bilirsiniz. Ancak giden zamana ve harcanan paranıza acıyacağınız kesin. Yine de notumu kadronun hatrına bol keseden veriyorum. Yılın izledikten sonra hemen unutmak isteyeceğiniz filmlerinden biri.

[C]

Galip Derviş’e Konuk Olan En İyi 10 Oyuncu

Kanal D‘de yayınlanan Galip Derviş‘i ne kadar çok sevdiğimi ve başta Engin Günaydın olmak üzere birbirinden yetenekli oyunculara sahip olduğunu neredeyse herkes biliyor. Şimdiki yazım da, bu diziye konuk olan ünlü oyuncularla ilgili. 18 bölümlük ilk sezona bir çok oyuncu konuk oldu. Aralarından 10 tanesini seçmek çok zor oldu. Umarım beğenirsiniz listemi. Buyursunlar efendim…

Görsel

#10 – Yavuz Seçkin              Rolü: Doktor Tarkan

Yer Aldığı Bölüm: Fil Hamdi  (4. Bölüm)

Ünlü komedyen Yavuz Seçkin, dizinin 4. bölümü olan Fil Hamdi‘ye konuk oldu. Fil Hamdi (Ezel Akay)’nin üzerine kalan bir cinayeti çözmeye çalışan Galip, bir şekilde asıl katilin Tarkan olduğunu ve emirleri kendisine Fil Hamdi’nin verdiğini öğreniyordu. Karakteri büyük bir soğukkanlılıkla canlandırdığı için listeye aldım dizide gerçek hayatındaki kişiliğinden oldukça uzak bir karaktere hayat veren Seçkin’i.

Görsel

#9 – Ezel Akay                Rolü: Fil Hamdi

Yer Aldığı Bölüm: Fil Hamdi  (4. Bölüm)

Yavuz Seçkin ile beraber aynı bölümde yer alan ünlü yönetmen/oyuncu Ezel Akay, bölüme de adını veren Fil Hamdi’yi canlandırıyordu. Çok yediği için Fil lakabı takılan Hamdi’nin de şüpheliler arasında olduğu vaka, Galip’i fazlasıyla zorladı. Asıl katilin Tarkan olduğu ortaya çıksa da, Hamdi hapse girmekten kurtulamadı.

Görsel

 #8 – Mustafa Uğurlu            Rol: Mithat Akman

Rol Aldığı Bölüm: Derviş ve Medyum  (2. Bölüm)

Mustafa Uğurlu, konuk olduğu 2. bölümdeki sakin ve dingin oyunculuğuyla dikkat çekmişti. Oldukça soğukkanlı bir katile hayat veren Uğurlu, zorlu bir cinayetin şüphelilerinden biriydi. “Katil olduğuna inanılmayan kişi”si oldu bölümün. Karısını öldüren Mithat Akman’ın davası, oldukça zorlu bir cinayetti. Uğurlu, zaten oynadığı her dizide sakin ve bir o kadar da başarılı performanslar sergileyen bir isim. Burada da bizleri hayal kırıklığına uğratmıyordu kendisi…

Görsel

 #7 – Mehmet Ali Alabora            Rolü: Zafer Uzungöl

Yer Aldığı Bölüm: Derviş ve Televizyon Yıldızı  (5. Bölüm)

Galip’in yaşadıklarının televizyona uyarlanmış hâli olan İpucu adlı dizide rol alan Zafer Uzungöl’ü canlandırıyordu Mehmet Ali Alabora. Gezi Parkı olaylarındaki tavrı yüzünden çok eleştirilen ünlü oyuncu, her bölümde karşımıza çıkan soğukkanlı katile hayat veriyordu. Zafer’in boşanmak üzere olduğu karısı Şebnem’i öldürdüğünden şüphelenen Galip, yalan testinin temiz çıkmasıyla iyice çıkmaza sürükleniyordu. Akıllıca bir cinayet işleyen, ama yine de kurtulamayan Zafer, Alabora’nın oyunculuğuyla daha da güçleniyordu.

Görsel

#6 – Şebnem Bozoklu              Rolü: Sevim

Yer Aldığı Bölüm: Derviş ve Yeni Türkü  (10. Bölüm)

Yeni Türkü‘nün de dahil olduğu 10. bölüme konuk olan ve doğal oyunculuğuyla dikkatleri üzerine çeken Şebnem Bozoklu, Sercan Bilir cinayetinin şüphelilerinden biriydi. Bütün kanıtlar Derya Köroğlu’nu gösterse de, Kısık lakaplı adamı öldüren kişinin kör kadın Sevim olduğu ortaya çıktı. Bu kadın kör de değildi, numara yapıyordu. Kadının annesi ve babası, Kısık tarafından bir trafik kazasında ölmüşlerdi. Bir anda intikam hikayesine dönüşen cinayet, Galip’i çok zorladı.

Görsel

#5 – Canan Ergüder         Rolü: Leyla

Yer Aldığı Bölüm: Derviş ve Diğer Kadın  (7. Bölüm)

Behzat Ç.‘nin savcı Esra’sı Canan Ergüder, dizinin 7. bölümüne konuk oldu ve doğal oyunculuğuyla karşımıza çıktı. 3 cesetin birden olduğu cinayetin bir numaralı şüphelisi hâline gelen Leyla, Galip’in Belgin’e benzettiği nadir kadınlardan biri oldu. Hatta, Galip gece Leyla’nın evine yatıya bile gitti. Takıntılı kocasını öldürüp gömüp cesetin üstüne garaj yapmasından şüphelenen Galip, yine çok güç bir cinayetin üstesinden gelmeyi başardı.

Görsel

    #4 – Esra Dermancıoğlu           Rol: Medyum Şükriye (Şuşu)

Yer Aldığı Bölüm: Derviş ve Medyum  (2. Bölüm)

Fatmagül’ün Suçu Ne?‘nin kötü yengesi Mukaddes medyum olarak karşımıza çıkarsa ne olur? Bu aralar Doksanlar adlı dizide de izlediğimiz Esra Dermancıoğlu, garip bir medyum olan Şuşu lakaplı Şükriye’yi canlandırıyordu. Mithat Akman (Mustafa Uğurlu)’ın kayıp olan karısını ölü olarak bulan sabıkalı medyum, uzunca bir süre davanın merkezindeki isimdi. Ama, sonra Mithat’ın karısını öldürdüğü ortaya çıktı, Şuşu hapse girmekten kılpayı kurtuldu ve herkes rahat bir nefes aldı.

Görsel

#3 – Devin Özgür Çınar            Rolü: Ayşegül

Yer Aldığı Bölüm: Derviş ve Televizyon Yıldızı  (5. Bölüm)

Mehmet Ali Alabora ile beraber dizinin 5. bölümüne konuk olan Devin Özgür Çınar, tıpkı Galip gibi takıntılı bir kadını, Ayşegül’ü canlandırıyordu. Şebnem Uzungöl’ü öldürdüğü düşünülen ve kısa süreliğine de olsa hapse giren Ayşegül, Zafer’in ve rol aldığı dizinin en büyük hayranlarından biriydi. Çınar’ın abartılı oyunculuğuna rağmen, izlemesi çok zevkli bir seyir keyfi sundu izleyicilere.

Görsel

#2 – Erkan Can          Rolü: Fazıl

Yer Aldığı Bölüm: Derviş ve Kirazlı Turta  (11. Bölüm)

Son zamanlarda bu tür komedi dizilerinden vazgeçemeyen Erkan Can, Galip’in 5 yıldır görüşmediği abisi Fazıl’ı canlandırdığı. 3 kirazlı turtanın merkezinde, bir kiraz festivalinin arka planında olduğu, esrarengiz bir davayla uğraşan Galip, yıllardır evden çıkmayan ve kendisinden tek bir farkı dahi olmayan abisinin de yardımıyla olayı bir şekilde çözdü. Karısını öldüren adam Fazıl’ın evini yakmaya çalışınca, Galip çok olgunca bir karar verdi, dumanlı eve girdi ve Fazıl’ı dışarıya çıkardı. Takıntılı abi rolüne renklendiren Can’ın yer aldığı bölüm, dizinin 11. bölümüydü.

Görsel

#1 – Nurgül Yeşilçay           Rolü: Şeyda

Rol Aldığı Bölüm: Derviş ve Yeni Hemşiresi  (18. Bölüm)

Sezon finali olduğu belirtilmeyen, hatta normal bir bölümün özelliklerini taşıyan Derviş ve Yeni Hemşiresi, Hülya’nın çeşitli halüsinasyonlar görmesini konu alıyor. Bu konuda Galip’i suçlayan Hülya’nın yerine, aklı bir karış havada olan Şeyda (Nurgül Yeşilçay) geliyor. Tabii, sonra Hülya’nın deli olmadığı, yazdığı hikayeden dolayı işlenen bir cinayetin söz konusu olduğu ortaya çıkıyor. Dizinin en iyi konuk oyuncusu olarak gördüğüm ve bu aralar Bebek İşi‘nde de izlediğimiz Nurgül Yeşilçay, abartılı ama doğal bir performansla karşımıza çıkmıştı. Olayın çözülmesine yardım eden Şeyda, Yeşilçay’ın oyunculuğuyla üç boyutlu bir karakter olmayı başarmıştı. Zirveye kendisini uygun görmeme bir şey demezsiniz umarım.

Listem bitti, ama ismini hatırlatmak istediğim birkaç kişi (size çok gelebilir belki) daha var. Bu oyuncuların oynadıkları roller, yer aldıkları bölümler ve o bölümün dizinin kaçıncı bölümü olduğunu da belirttim. Bu sayacağım isimler de, başarılı olmalarına rağmen listede yer bulamadılar maalesef. Neyse, kısaca onları da sayayım en iyisi…

Yeni Türkü  (Derya Köroğlu, Erkin Hadimoğlu, Serdar Barçın, Ali Kemal) – Kendileri / Derviş ve Yeni Türkü  (10. Bölüm)

Teoman Kumbaracıbaşı – Selman Teker / Derviş Evleniyor  (8. Bölüm)

Fırat Doğruloğlu – Murat Hoca / Derviş Okulda  (14. Bölüm)

Emir Benderlioğlu – Suat / Derviş Kampta  (16. Bölüm)

Ayşenil Şamlıoğlu – Handan Hanım / Derviş Kampta  (16. Bölüm)

Laçin Ceylan – Latife / Derviş ve Çok Çok Yaşlı Adam  (9. Bölüm)  &  Derviş İşten Kovuluyor  (17. Bölüm)

Haluk Piyes – Selim / Deprem  (4. Bölüm)

Eylem Yıldız – Nazan / Deprem  (4. Bölüm)

Sarp Levendoğlu – Hilmi / Derviş’in Kafa Gitti  (13. Bölüm)

Cem Kurtoğlu – İstanbul Belediye Başkan Adayı (İsmi geçmiyor.) / Başkana Suikast  (1. Bölüm)

İclal Aydın – Macide / Derviş Evleniyor  (8. Bölüm)

Bahtiyar Engin – Plak satıcısı  (İsmi geçmiyor.) / Derviş ve Yeni Türkü  (8. Bölüm)

Sezondan arta kalanlar: Toprağın Çocukları, Hititya Madalyonun Sırrı ve Evim Sensin

Bu yazımda 2012-2013 film sezonundan arta kalan filmlerden üçünü; Toprağın ÇocuklarıHititya Madalyonun Sırrı ve Evim Sensin‘i kısa kısa yorumlayacağım. Hemen başlayalım isterseniz…

Görsel

ELEŞTİRİ #1 – Toprağın Çocukları

Toprağın Çocukları, genç yönetmen Ali Adnan Özgür‘ün ilk uzun metrajlı filmi. 1940’ta açılan ve 1954’te de kapanan Köy Enstitüleri‘nin hikayesini konu alan yapım, büyük bir vakit kaybından öteye gidemiyor maalesef. Senaryosuna emek harcandığı fazlasıyla belli olsa da, 80 dakikalık kısa süresini 3 saat gibi gösteriyor. Tarihi atmosferi başarıyla yansıttığı inkar edilemez bir gerçek olsa da sıkıcı, sıkıcı ve sıkıcı… Bu film için bundan başka bir şey demek mümkün değil sanırım. Oyunculuklar da aynı film gibi. Klişe, yapmacık ve inandırıcı değil… Erkan Can, elinden geleni yapmış. Parladığı anlar olsa da, senaryo kurbanı olmaktan kurtulamıyor. Genç oyuncular Ufuk BayraktarTürkü Turan ve Müge Boz, filmin çok az olan inandırıcılığını zedeliyorlar. Serdal Genç ise, diğerlerinin aksine umut veriyor. Ekibin deneyimli diğer isimleri ise; İsmail Hakkı Tonguç rolündeki Bahtiyar Engin, bu tür filmlerde görmeye alıştığımız Şebnem Sönmez ve ünlü sanatçı Suzan KardeşToprağın Çocukları, bir duygu sömürüsünden başka bir şey değil. Eleştirmenler tarafından beğenilse de, gişede hayal kırıklığına uğramış. Anlamsız yere abartıldığını ve beğenildiğini rahatlıkla söyleyebildiğim, izlememeniz gereken bir yapım. Yine de seçim size kalmış diyor ve bu faslı kapatıyorum.

[C-]

Görsel

ELEŞTİRİ #2 – Hititya: Madalyonun Sırrı

Ulaş Şimşek ve Cengiz Deveci‘nin yönetmenliğini üstlendiği Hititya: Madalyonun Sırrı‘nın konusu şöyle; 3 meraklı kardeş olan Alaz (Emir Berke Zincidi), Yaman (Egemen Zincidi) ve Nehir (Nehir Çağla Yaşar), annelerinin kaybolduğunu fark ederler, Hititya’ya doğru yol alırlar ve macera başlar. Hollywoodvari yapısıyla dikkat çeken film, çok iyi bir film değil maalesef. Hollywood özentisi senaryo, çeşitli yollarla Türkiye’ye özel bir şeye dönüşüyor. (Amerika’daki mısır gevreği, yerini ev poğaçasına bırakıyor mesela.) Sinemaya pek uğramayan aile filmlerinden biri olan Hititya: Madalyonun Sırrı, yılın en başarısız filmleri arasında yer almayı hak ediyor. Büyük umutlarla vizyona giren filmin gişede de umduğunu bulamadığını ekleyeyim. Senaryo bilindik, hikaye bilindik… Bunlara rağmen, görsel efektler (özellikle de su bükme sahnesinde) çok başarılı. Yaratılan atmosferin de göz ardı edemeyeceğim açıkçası. Gürkan Uygun‘a yapılan makyaj da fazlasıyla korkutucu. Oyunculuklara gelirsek… Emir Berke ZincidiEgemen Zincidi ve Nehir Çağla Yaşar, filmin yeteneksiz çocuk oyuncuları. Filmde iki rolde birden yer alan Gürkan Uygun, durmaktan başka bir görevi olmayan Ebru Cündübeyoğlu, çocuklara bu yolculuklarında eşlik eden dedeyi hayat veren Avni Yalçın, ne amaca hizmet ettiğini bilmediğimiz bir karakteri canlandıran Serra YılmazBugün Ne Giysem? programının jüri üyeleri arasında yer alan Uğurkan Erez, ailenin neden yabancı olduğunu bir türlü anlayamadığımız babasına hayat veren Bruno Eyron ve çocukların bakıcılarını canlandıran Deniz Özerman, filmin öne çıkan diğer isimleri. Sonuç… Hititya: Madalyonun Sırrı, vakit öldürmek için ideal olan bir aile filmi. Bu tür filmleri sevenlere önerilir. Peki notum ne? Aşağıda görebilirsiniz…

[C]

Görsel

ELEŞTİRİ #3 – Evim Sensin

Özcan Deniz‘in son filmi Evim Sensin, Leyla (Fahriye Evcen) ve İskender (Özcan Deniz)’in büyük aşklarının Leyla’nın ölümcül hastalığı yüzünden hüzünlü bir hâl almasını ve sonrasında yaşananları anlatıyor. Filmi hiç ama hiç beğenmediğim için eleştirimi kısa keseceğim. A Moment to Remember adlı bir Kore filminden uyarlanan yapım, geride bıraktığımız 2012’nin, hatta son zamanların en ama en kötü filmi. Senaryosu zorlama anlarla dolu. Leyla, bir ölüp bir diriliyor. Bu da, zaten filmin çok az olan inandırıcılığını yok ediyor. Filmi beğenenleri ve göklere çıkartanları hakikaten anlayamıyorum. Oyunculuklara gelirsek… Fahriye Evcen, kariyerinin ilk kötü performansıyla karşımıza çıkıyor ve bizleri büyük bir hayal kırıklığına uğratıyor. Özcan Deniz ise, 2012’nin en iyi filmlerinden biri olan Araf‘taki diyalogsuz rolüyle harikalar yaratırken, burada vasat altı bir performansla karşımıza çıkıyor. Sait GenayÖzay FechtTeoman KumbaracıbaşıoğluLevent ÖktemKayhan YıldızoğluVolga Sorgu Tekinoğlu da ellerinden geleni yapmalarına rağmen, senaryonun altında kalmaktan kurtulamamışlar. Burak Göral‘ın vasat Beni Unutma‘sı ile aynı konuya sahip olan Evim SensinÇanakkale Çocukları ile beraber yılın en kötü ve yapmacık filmi ve bu fikrimi de kimse değiştiremez. Hak ettiği bir notla taçlandıracağım yapımı.

[F]

Galip Derviş – 1. Sezon

Görsel

 Sezon Günlükleri‘nde izlediğim dizilerin sona eren sezonlarını yakın plana alıyorum, biliyorsunuz. Şu ana kadar Umutsuz Ev KadınlarıBir Erkek Bir KadınAvrupa Avrupa ve Bir Yastıkta‘yı yorumladık. Kimini olumlu eleştirilere boğduk, kimini ise yerden yere vurduk. Ama, izlediğim dizilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor maalesef. “Yaz dizileri” dediğimiz dizilerden bazılarını izlemeye başladım. Bakalım, ne olacak? Neyse… İzlediğim bütün dizileri burada konuştuğumuz için, Sezon Günlükleri şimdilik bu sıklıkla yazılmayabilir. Ama, daha önce izlediğim ve şimdi tekrarları verilen dizileri yine burada ağırlayabilirim, orası başka.

Neyse… İzlediğim sınırlı dizilerden biri olan Galip Derviş, ABD’de tam 6 yıl yayınlanan Monk‘tan uyarlama. Karısı Belgin’in öldürülmesinden sonra obsesif kompulsif kişilik bozukluğu yaşayan Galip Derviş (Engin Günaydın), her bölümde inanılmaz bir şekilde cinayetleri çözüyor. Ona, özel hemşiresi Hülya Uçar (Algı Eke), polis Ahmet Tekin (Ersin Korkut) ve başkomiser İzzet Merdan (Orhan Güner) da eşlik ediyor.

Peki, bu sezon başlayan dizi nasıl? Öncelikle, uyarlama olduğu için ister istemez esin kaynağı Monk ile kıyaslanıyor tabii. İlk başladığında karışık eleştiriler alan ama umut verdiğini gösteren dizi, bana göre iyi vakit geçirttirmeyi bilen, eğlendiren ve kendini yenilemeyi başaran bir potansiyele sahip ve bunu sonuna kadar kullanmasını iyi biliyor. Galip’in tüm bu sorunlarına rağmen, içinden çıkılması oldukça güç olan cinayet davalarını başarılı bir şekilde çözmesine hayran kalıyorsunuz ve ağzınız açık bir şekilde olanları izliyorsunuz. Gerçi, ben ilk bölümleri tekrarlarda yakalayabildim, orası başka.

Görsel

Dizi, ilk başladığında dikkat çeken bir özellik ise, Adrian Monk’un özelliklerinin Türk polis teşkilatı için çalışan Galip Derviş’e birebir yansıtılmasıydı. İzleyen eleştirmenler, Türk polisine bu imajın yakışmadığını belirtirken, biz izleyiciler diziyi izleyip kahkahalar atmaya devam ettik.  Daha önce izlediğimiz polisiyelerdeki Türk polisleri, Galip Derviş’ten çok farklıydı elbette. Ama, karısının öldürülmesi, onu büyük boşluklara sürüklemiş. Teşkilattan da atılması sonucunda, daha farklı bir profile bürünmüş. Ben bu eleştirileri kafaya takmadan, büyük beklentilere girmeden izledim ve çok beğendim. Diğer polisiye komedilerden tek farkı inanılmaz bir dikkat ve zekaya sahip olan baş karakter. Zaten komedilerle ilgimi olan sıkıntılarımı da daha önceki yazılarımda açıkça belirtmiştim. Galip Derviş, biraz daha farklı bir fikir. Ekrandaki büyük komedi boşluğunun en azından bir kısmını doldurabilecekmiş gibi geliyor bana.

Oyunculuklara gelirsek… Engin Günaydın, Galip Derviş rolünde çok başarılı. Sanki, karşımızda gerçek biri varmış gibi hissediyoruz onu izlediğimizde. Galip, yukarıda da bahsettiğim gibi yolunu kaybetmiş bir karakter. Ama, hayatın devam ettiğini biliyor ve kendi gittiği yolda devam ediyor. Galip’in her cinayeti şaşırtıcı bir şekilde çözmesi, ama karısının katil veya katillerini bir türlü bulamaması, benim takıldığım tek nokta. Anlaşılan senaristler, bu gizemi uzun süre korumak istiyorlar. Dizinin sınırlı kadın oyuncularından biri olan Algı Eke ise, Hülya rolünde çok iyi. Günaydın ile beraber, bu sezonun ve bu dizinin yıldızı. Fakat, Günaydın bir adım daha öne çıkıyor. Çok Güzel Hareketler Bunlar‘da ünlenen Ersin Korkut‘un bizleri güldürdüğü sahneler olsa da, umduğumdan biraz ciddi bir tavırla karşılaştım. Bundan önce Sultan adlı dizide yer alan Orhan Güner, çeşit çeşit komedi dizilerinden tanıdığımız Barış Başar, Hülya’nın annesini canlandıran Deniz Türkali, ofisin çaycısını canlandıran ve göründüğü kısa sahnelerde bile izleyicileri güldürmeyi başaran İrem Şentürk, Hülya’nın oğluna hayat veren Ege Gürel, Derviş’in sık sık mezarına gittiği ve rüyalarında gördüğü, 4 sene önce öldürülen karısı Belgin’i canlandıran Setenay İnal ve Galip’in psikolog doktorunu canlandıran Levent Öktem, ekibin başarılı olan diğer isimleri. Yani, oyunculuk konusunda bir sıkıntı yok.

Görsel

Barış Pirhasan‘ın sezonun çoğu bölümünün yönetmenliğini üstlendiği Galip Derviş, gerçekten başarılı ve oldukça yüksek bir potansiyele sahip olan bir dizi. Gerçi, sezon finalinin normal bir bölüm gibi olması, bizleri (en azından beni) hayal kırıklığına uğrattı. Sezon finali olduğu belli bile değildi.  Yine de izlemeyi düşünüyorsanız, kesinlikle geç kalmış değilsiniz. 18 bölümlük bir eğlence, sizleri bekliyor. Ayrıca, bu yolculukta Nurgül YeşilçayCem KurtoğluMehmet Ali AlaboraEsra Dermancıoğlu, Yavuz SeçkinEzel Akayİclal AydınErkan CanTeoman Kumbaracıbaşı, Emir Benderlioğlu, Ayşenil ŞamlıoğluŞebnem Bozoklu, Mustafa UğurluDevin Özgür ÇınarHaluk Piyes, Fırat DoğruloğluLaçin CeylanGüzin UstaCanan ErgüderBahtiyar EnginEylem YıldızAyşe Tunaboylu, Sarp Levendoğluİncilay ŞahinAlper DüzenDuygu YetişHande KazanovaFulden Akyürek gibi ünlü isimler, hatta Yeni Türkü gibi usta bir grup bile sadece bir bölüm bile olsa sizlere eşlik edecek. Bir sonraki Sezon Günlükleri‘nde görüşmek üzere…

Sezon Boyu Spotlight Ödülü (Sezonun Yıldızı): Engin Günaydın (Galip Derviş)

Sezon Notu: [B+]