Ve pek sevdiğimiz başarılı dizi Galip Derviş‘in 2. sezonu da sona erdi. Tabii, geçen sezonu Haziran ayının 3. haftasında bitirdiklerini (aslında sezon finali olarak yayınlanmayan bölümü kanal “sezon finali” olarak yayınlamıştı) düşünürsek erken bir veda oldu ama olsun. Bu yıl bir sürü diziyi kaldırarak seri katil lezzetini yakalayan Kanal D‘nin öyle ya da böyle ayakta durabilen nadir dizilerinden biri oldu. Hiçbir reklam yapılmadan yayına giren dizi, büyük bir sürpriz yaşattı. İntikam‘dan önce yayınlanmaya başlayan dizi, güçlü rakiplerle kapıştığı için reytinglerde de büyük bir düşüş yaşadı. Düşüşe geçen İntikam’ın hayatını az buçuk kurtardı, ama bunun için kendisini feda etmek zorunda kaldı. Neyse ki, kanal bu hatadan çabuk döndü ve diziyi Cumartesi gecesine taşıdı. Reytingleri tam yükselmişken, Pazar akşamına geçen dizi Güneşi Beklerken rüzgarıyla hemen üst sıralara çıkarak sezonu kapattı. Hatta AB grubunda diziyi geçip Survivor‘un arkasına yerleştiği zamanlar bile oldu. Benim tanıdığım Kanal D diziyi hemen bitirirdi, ama olmadı. Gerçi dizi bu sezon çok da istikrarlı yayınlanmadı. Hatta 1 ay kadar yayınlanmamıştı yılın başlarında. Tüm sezonu “Bitirilecek mi?” korkusuyla geçirdiğimiz yapım, sonuç olarak hem bize, hem de reyting konusunda kanala rahat bir nefes aldırdı.
Galip Derviş‘in ünlü Amerikan dizisi Monk‘tan uyarlama olduğunu bilmeyen kalmamıştır sanırım. Eski bir komiser olan ve çok sevdiği karısının ani ölümünden sonra obsesif kompulsif kişilik bozukluğu yaşayan Galip (Engin Günaydın), dostları Hülya (Algı Eke), başkomiser İzzet (Orhan Güner) ve komiser Ahmet (Ersin Korkut) ile birlikte her bölümde yeni bir cinayet çözüyor. Hepsi de birbirinden ilginç, ama Galip zekasıyla her şeyin üstesinden kolayca geliyor.
Dizinin ikinci sezonunun pek sevememiştim başlarda. İlk sezonun tadını vermiyordu açıkçası. Temposu düşük ve oldukça basitti. Evet, çoğu zaman düşündüren dizimiz, “basit” olmayı tercih etmişti. “Hep böyle mi gidecek?” derken, kalite çıtası yavaş yavaş yükselmeye başladı. Hülya’nın özel hayatını da tanıma imkanımız oldu. Galip’in gölgesinde yaşamak istemeyen, fakat ona her zaman destek olan Hülya’nın minik aşk maceralarına da tanık olduk. Ama işin kötü tarafı Hülya’nın annesi Pervin (Deniz Türkali), çok az gösterildi. Hatta sezonun ikinci yarısında hiç yoktu. Bu yüzden ilk sezonda da sık sık değinilen aile ilişkileri de yalan oldu. O “aile” tarafı Yusuf (Ege Gürel) ile giderilmeye çalışıldı, ama çok da yeterli olamadı.
Galip’in karısı için neler yapabildiğini de gördük. Özellikle 37. ve 38. bölümleri izlemenizi rica ediyorum. Daha önceki Derviş portresi ile oradaki Derviş portresinin farklılığına inanamayacaksınız. Ayrıca Derviş’in yalnızlığını ve dost bildiği insanları farklılıkları sebebiyle elinden kaçırdığını da gördük. Galip ve Hülya’nın insani yönlerine bu sezon biraz daha ağırlık verildi kısacası. Bu arada diziye “Monk çakması” diyenleri de anlayamıyorum. Dizi, zaten ilk bölümünden uyarlandığı dizinin aynısı olmayacağının garantisini verdi. Hatta, Monk’tan daha iyi olduğunu söyleyenler de çoğunlukta. Madem dayanamıyorsun, oturup izlemeyeceksin. Benzerlikleri yok mu? Elbette ki. Ama uyarlama konusunda benzerlerinden daha farklı bir yol izlemesi ve karakterlerden konuya kadar her şeyin başarılı bir şekilde yerelleştirilmesi sebebiyle hemen dikkat çekiyor. Bu arada yeni jeneriği oldukça beğendiğimi de ekleyeyim. Başlarda pek ısınamamıştım, ama yavaş yavaş sevmeye başladım.
Engin Günaydın, yine muhteşem ötesiydi. Galip’in arada kalmışlığını çok iyi yansıttı. Bu rolde kendisinden başka bir isim olsaydı kesinlikle batırırdı. Çünkü abartılmaya çok müsait bir karakter bu. Günaydın’ın karakteri itici değil de, sempatik olarak algılamamızdaki önemi çok büyük. Ama sezonun asıl yıldızı bence Algı Eke‘ydi bence. Daha önce de söylediğim gibi bazı bölümlerde Hülya fazlasıyla öne çıktı ve ezilmeden kendini gösterebilmeyi başardı. Orhan Güner ise bence hak ettiği değeri görmüyor. Herkes Günaydın ve Eke’den o kadar çok bahsediyor ki, Güner’i konuşmaya fırsat kalmıyor. Ama bence karakterine çok yakışıyor kendisi. Ersin Korkut için ise kararsız kaldığımı söylemeliyim. Bazı bölümlerde oldukça iyiydi, bazı bölümlerde ise çok berbattı. Yine de bazen senaristler ona oldukça iyi şeyler yazdı. Bu dörtlüden sonra en çok görünen isimler olan Levent Öktem ve Ege Gürel‘in de öne çıktığı dizide Deniz Türkali ve İrem Şentürk‘ün rolleri de oldukça azaldı. Senaristlerden tek ricam, 3. sezonda bu karakterlere de ağırlık vermesi.
Konuk oyuncu anlamında Yalan Dünya ve Böyle Bitmesin ile başa baş yarışan dizide yine birçok ünlü isim boy gösterdi. Salih Kalyon, Yiğit Özşener, Serdar Orçin, Yılmaz Gruda, Durul Bazan, Özkan Uğur, Perihan Savaş, Azra Akın, Mustafa Uzunyılmaz, Ahmet Saraçoğlu, Feridun Düzağaç, Murat Eken, Berke Hürcan, Ayşen Gruda, Ezel Akay, Celil Nalkaçan, Eylem Yıldız, Turgut Tunçalp, Simge Selçuk, Dost Elver, Murat Prosçiler, Bihter Dinçel, Gülhan Tekin, Fatih Dönmez, Çağlar Ertuğrul ve Kubilay Penbeklioğlu gibi isimler, bu sezonda öne çıkan konuk oyuncular arasındaydı. Herkes de üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getirdi.
Sonuç olarak Galip Derviş, alışılmışın dışındaki formatıyla, muhteşem oyunculuklarıyla, zekice düşünülmüş cinayetleriyle, hatta 60 dakikalık kısa süresiyle ve daha birçok özelliğiyle parlamasına rağmen, kanalı tarafından pek ilgi görmüyor. Küçük Ağa gibi saçma yapımlar dikkate değer görülüyor ne yazık ki. Üstelik birçok dizinin gözünün yaşına dahi bakılmadığı bir kanalda hayatta kalabilmesi de cabası. Reytinglerde istediğini alıyor ya, o yeter. Sonuç olarak, Galip ve arkadaşları için inişli çıkışlı bir sezon daha geride kaldı. Umarım gelecek sezon daha istikrarlı ve çok çok daha eğlenceli bölümler izleriz. Bu sezon da iyiydi, ama ister istemez ilk sezonun altında kaldı. Yine de aynı puanı veriyorum. Şimdi 4 ay boyunca Monk‘u izleme zamanı. Tüm bölümlerini izleyip yeni sezona öyle girmeyi planlıyorum. Bakalım, bu istikrarımı sürdürebilecek miyim? Neyse. Bir sonraki Sezon Günlükleri‘nde görüşmek üzere…
- Sezonun Yıldızı (Sezon Boyu Spotlight Ödülü): Algı Eke (Hülya Uçar)
- Sezonun Notu: [B+]