Fragman: Erkek Tarafı Testosteron

Mert FıratEmre Karayel ve Timur Acar‘ın başı çektiği kadrosuyla öne çıkan Erkek Tarafı Testosteron, tam fragmanına kavuştu. İlksen Başarır‘ın aynı adlı oyundan uyarladığı film, 22 Kasım‘da görücüye çıkacak. Fragman, beni biraz hayal kırıklığına uğratsa da, merakla bekliyorum yine de.

ERKEK TARAFI TESTOSTERON

Yönetmen: İlksen Başarır

Oyuncular: Mert Fırat, Emre Karayel, Timur Acar, Onur Ünsal, Metin Coşkun, Cihan Ercan, Tuna Kırlı

 

Fragman: Sağ Salim 2

Burçin Bildik‘in başrolünde olduğu Sağ Salim‘in ilk filmi 2012’de vizyona girmiş ve çok beğenilmişti. Şimdi de ikinci filmi vizyon için gün sayıyor. İlk filmdeki kadronun bazı oyuncularının ayrıldığını ve yerlerine yenilerinin geldiklerini görüyoruz. Fragmanı yine buradan paylaşırız. Neyse. Filmi Chantier Films dağıtımcılığıyla 20 Aralık‘ta  izleyebileceğiz.

SAĞ SALİM 2

Yönetmen: Ersoy Güler

Oyuncular: Burçin Bildik, Ezgi Asaroğlu, Murat Akkoyunlu, Hüseyin Avni Danyal, Metin Yıldız, Nazlı Tosunoğlu, Yakup Yavru, Erkan Bektaş

 

Haftanın Sürprizi: Aziz Ayşe

Görsel

Yönetmenliğini Elfe Uluç‘un üstlendiği Aziz Ayşe, ani ama bir o kadar da güzel bir sürpriz ile bu Cuma günü karşımıza çıkacak. Melikşah YardımcıFeride ÇetinCenk Sözeri ve bu tür küçük yapımlarda pek göremediğimiz Engin Altan Düzyatan‘ın rol aldığı film, kağıt toplayıcısı Ayşe’nin oldukça enteresan olan hikayesini anlatıyor. 

Konu: Dolapdere’de terk edilmiş, eski bir evde yaşayan ve bir erkeğe benzeyen kağıt toplayıcısı Ayşe (Melikşah Yardımcı), medyanın çarkında sıradan bir dişli olan Elif (Feride Çetin) ve onun Amerika’da müzik eğitimi görmüş olan sevgilisi Murat (Engin Altan Düzyatan)’ın hayatlarına girer ve kara film tadındaki hikaye başlar. Kazandığı tüm parayı hayır kurumları gibi yerlere bağışlayan Ayşe’nin hayatını belgesele dönüştürmek isteyen Elif ve Murat’ın hayatını kökten değiştirecek olan Ayşe, beklenmedik bir maceranın kahramanına dönüşür.

Kısa kısa “Birkaç Film” daha…

Bu yazımda izlediğim birkaç filmi daha kısa kısa anlatıp geçeceğim. Hemen uzatmayalım ve yazımıza başlayalım en iyisi. Buyursunlar efendim…

GörselGünce, fragmanı çıktığından beri radarımdaydı. İyi bir şey izleyeceğimiz apaçık ortadayken, filmi izleyince büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Çünkü, Kemal Uzun ve Gürcan Mete Şener‘in yönettiği film, hiç de benim beklediğim gibi çıkmadı. Filmin en büyük sorunu iyileri çok iyi, kötüleri çok kötü yapmasında. Doktor, sürücü derken, “kötüler listesi” iyice kabarıyor. Bu karikatürizelik iyice göze sokulunca, verimli bir sonuç çıkmıyor haliyle. İnsan, hasta bir kız ile çaresiz babasının hüzünlü hikayesinden daha iyi bir şeyler bekliyor.

Bir diğer eksik ise, bazı şeylerin (örneğin Günce ile ilgili sorunların) gereğinden fazla abartılması. Bazı hüzünlü sahneler, bana pek etki etmedi mesela. Yine de hikayenin mutlu sonla bitmesi fikrini takdir etmek lazım. Bu hikayenin mutlu sonla bitsin istiyoruz, ne yalan söyleyelim.

Uzun süredir TV’de ya da sinemada göremediğimiz Cemal Hünal ve sevimli oyuncu Nisa Melis Telli, kesinlikle çok iyi bir çift olmuşlar. Ama, ortada o kadar kötü bir film var ki, başrol oyuncularının ekran karizmaları bile Günce’yi kurtarmaya yetmiyor. Yine de, ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıkları ortada. Leyla Lydia Tuğutlu ve Levent Sülün‘ün yanı sıra, Gürkan UygunAyça VarlıerHaluk Levent gibi ünlü isimleri de izliyoruz yapımda.

Günce, 97 dakikanın hakkını veremeyen, vasat bir film olmuş. Özellikle, Hüseyin Namık Üstünel‘in yazdığı senaryo, oldukça sıkıntılı. Yine de, Hünal ve Telli’nin oyunculukları hatrına izleyebilirsiniz. Ya da izlemeyin, pek de bir şey kaybetmezsiniz…

[C-]

GörselAslına bakarsanız, Gözümün Nuru, öyle kısa kısa konuşulabilecek bir film değil, fakat tek başına ele alsam da, ne yazacağımı pek bilemiyorum. Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu‘nun Orada‘dan sonraki ikinci filmi olan Gözümün Nuru, Saraçoğlu’nun gerçek hayatta yaşadıklarından yola çıkıyor. Gözlerindeki sorun nedeniyle görme duyusunu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan M.’nin hikayesini izliyoruz yaklaşık 80 dakika boyunca.

Gözümün Nuru, ne yazık ki herkesin seveceği bir film değil maalesef. Sonuçta, yönetmenlerin ele aldığı mevzu oldukça ciddi olmasına rağmen, bunu trajikomik bir şekilde anlatmayı tercih etmişler. Yine de, ben bu seçimi oldukça hoş buldum. Gerçi, bununla ilgili aklıma takılan birkaç şey var. Bu arada, Ali Ada‘nın Altın Koza‘da ödül almış olan başarılı kurgusunu da es geçmemek gerek açıkçası.

Melik SaraçoğluOrhan SaraçoğluBilgin Saraçoğlu ve Ahmet Saraçoğlu‘nun yanında, Hakkı Kurtuluş ve Cüneyt Cebenoyan‘ı izlediğimiz filmde, hiç bir ismin sırıtmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Gözümün Nuru, kısa süresiyle zamanın nasıl geçtiğini unutturan bir film. Anlatım şeklini herkesin seveceğini düşünmüyorum. Gişede pek ilgi görmedi. Ama, olsun. Siz yine de bir yerden yakalayın. Yozgat Blues ile paylaştığı Altın Koza ödülünün hakkını veren başarılı bir film sizleri bekliyor, haberiniz olsun…

[B]

Görselİlk filmi Kara Köpekler Havlarken ile belli bir düzeyin üstüne çıkmayı başaran Mehmet Bahadır Er‘in Maryna Er Gorbach ile birlikte yönettiği Sev Beni, farklı ülkelerden iki insanın aşkını konu alan sıradan filmlerden bir diğeri. Senaryosu klişelerle doldurulmuş, hiç bir özelliği olmayan bir film. İzlerken, pek de bir şey hissetmedim açıkçası.

Film hakkında ne diyeceğimi bilemediğimden oyunculara geçiş yapıyorum hemen. Viktoria Spesivtzeva, çok güzel bir kadın, ama yetenekten yoksun bir oyuncu. Ushan Çakır, yine elinden geleni yapıyor, ama senaryonun enkazından kurtulamıyor. Güven KıraçYavuz Bingöl ve Murat Şeker de, yardımcı rollerde karşımıza çıkıyorlar Sev Beni’de. Hepsi, yine parlamayı başarmış. Özellikle, Şeker’in karakterini izlemekten fazlasıyla zevk aldım. Mehmet Bahadır Er ise, zaten kamera arkasında pek bir şey yapmıyor, üstüne kamera önünde de kötü bir performans sergiliyor.

Sev Beni, kötü bir film. Kötü, kötü ve kötü… Yine de, belli bir seyir zevkini tutturuyor, ama… Altın Portakal‘da yarışmasına hakikaten çok şaşırdım. Gerçi, jüri de filmin vasatlığını anlayacak ki, eli boş döndü festivalden. Şimdi soruyorum: Hayatımdan boşu boşuna giden 90 dakikanın hesabını kim verecek bana?

[D]

GörselKüf, ülkemizde vizyon şansı bulamayan Türk filmlerinden bir tanesi. Yalnız bir hayat süren bir adamın hikayesini anlatan film, Venedik Film Festivali‘nde Geleceğin Aslanı ödülünü kazanmıştı. Ali Aydın, karısı ölmüş ve oğlu hapiste olan Basri’nin hayatını anlatırken, en sade yolu seçiyor ve fazlasıyla başarılı oluyor. Bazı sahneleri gereksiz yere uzasa da, kendini izlettiriyor. Filmdeki küçük detaylar, onu daha da güçlendiriyor. Mekan seçimleri, senaryo… Hepsi muhteşem.

Güç hayatında yalnız kalan ve kendine bir yer açmaya çalışan bir adam rolünde Ercan Kesal, yine ne kadar harika bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor. Tek kelimeyle mükemmel… Kesal ile Yozgat Blues‘ta da bir araya gelen ve filmdeki rolüyle Altın Portakal‘dan ödül alan Tansu Biçer de, başarılı işlerde yer alma geleneğini devam ettiriyor. Kesal ve Biçer’den bahsederken Muhammed Uzuner‘in hakkını da yemeyelim. O da, hatırı sayılır bir performans çıkarıyor ortaya.

Küf‘ü izledikten sonra “Neden birbirinden kötü filmler, vizyona giriyorlar da, böyle filmler güme gidiyor?” diye düşünmeye başladım ve hala da arkasındayım bu düşüncemin. Kaçırmayın derim.

[B+]

GörselKötü filmlerle (Küf ve Gözümün Nuru hariç) dolu yolculuğumuza iki çocukluk aşkının hikayesini bir çok gereksiz karakteri dahil eden Aşk Ağlatır ile devam ediyoruz. Fragmanı sebebiyle izlediğim filmi, fazlasıyla dağınık buldum. Dağınık, dağınık, dağınık…

Atalay Taşdiken‘in kardeşi Mehmet Taşdiken‘in yönettiği Aşk Ağlatır, kısa sürede bir çok şeyi anlatmaya çabalıyor, kötü olacağının sinyallerini daha ilk dakikadan veriyor. Melankolik yapısıyla iyice yolunu kaybediyor. Boşa giden 95 dakikadan sonra soracağınız ilk ve tek soru “Ben ne izledim?” oluyor.

Ceyda Ateş, her kötü filmde yer alan “elinden geleni yapan oyuncu” görevini üstleniyor. Tek boyutlu karakterini renklendiremiyor, ama en azından gayret ediyor. Melih Selçuk‘a zaman tanımaya devam ediyorum, ama hep böyle kötü filmlerde rol alacaksa, işimiz iş… Yılmaz GrudaEge AydanKerem FırtınaLevent ÖktemItır Esen, Mert Yavuzcan ve Yağmur Tanrısevsin de, kadronun öne çıkan diğer isimleri.

Aşk Ağlatır, üzerine pek de konuşmak istemediğim bir film. Zaten, yukarıdaki yorumlarımdan sonra film hakkında olumlu bir şey söylememi beklemiyorsunuz herhalde…

[D]

GörselSon filmimiz Üç Yol ise, genç yönetmen Faysal Soysal‘ın imzasını taşıyor. Bosna-Hersek Savaşı‘nı arka planına alan film, acı gerçekleri bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Oldukça ciddi bir meseleyi tüm çıplaklığıyla ustaca bir biçimde anlatmasıyla da, büyük bir risk alıyor, ama bunun altından başarıyla kalkıyor. Çarpıcı ve gerçekçi yapısıyla da dikkat çeken film, genel anlamda başarılı olsa da, bazı sahneleri izleyiciyi sıkabiliyor. Filmin kurgusu ise, ona güç veren bir diğer etken.

Nik Xhelilaj‘ın aksanı ve oyunculuğuyla öne çıkarken, Turgay Aydın ve Rıza Akın ise, usta isimler olduklarını bir kez daha kanıtlıyorlar. Kristina Krepela‘yı ise ilk defa izlediğim için pek bir yorum yapamıyorum doğrusu.

Üç Yol, kesinlikle ortalamanın üstünde bir film, onu söyleyeyim. Evet, bir çok hatası var ve bu da izleyiciyi filmden soğutuyor. Sıkıcı bir havası da var. Ama, yine de vizyondan kalkmadan izleyin derim. Altın Portakal‘da çok beğenildiğini belirteyim.

[B-]

Tomris Oğuzalp Hayatını Kaybetti!

Görsel

 Sinema, dizi ve tiyatro oyuncusu Tomris Oğuzalp, bu sabah saat 04:30 sularında kendi evinde hayatını kaybetti. Bir süre önce beyin kanaması geçiren ünlü sanatçı tedavisinden sonra taburcu edilerek evine dönmüştü.

10 Ekim 1932’de Trabzon ilinde doğan Oğuzalp, Ankara Devlet Tiyatrosu‘nda yönetici ve oyuncu olarak çalışmış, daha sonra Kent Oyuncuları’na katılmıştı. Seslendirmeler de yapan usta oyuncu, tiyatronun yanı sıra, sinema ve dizilerde de rol almıştı.

Tomris Oğuzalp, bugün ikindi vakti İstanbul Karacaahmet Mezarlığı‘nda toprağa verildi.

Benim Dünyam

Görsel

 Aklıma bir şey gelmediği için, Benim Dünyam eleştirisine nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Ama, sonunda yazıma nasıl başlayacağımı buldum. Filmin başrolünde de yer alan 1984 doğumlu Beren Saat, kısa sürede gerek rol aldığı Hatırla SevgiliAşk-ı MemnuFatmagül’ün Suçu Ne?İntikam gibi dizilerle, gerek ise başrolünde yer aldığı Güz SancısıGecenin Kanatları gibi sinema filmleriyle adından sıkça bahsettirmeyi başardı. Saat, kısa sürede izleyicinin de sevdiği bir oyuncu oldu. Basın karşısındaki sempatik tavırları ve güzelliğiyle de öne çıkan Saat, 2009’daki Gecenin Kanatları’ndan sonra ilk defa bir sinema filminde rol alıyor ve gerçekten de başarılı bir performans sergiliyor.

Benim DünyamSanjay Leela Bhansali‘nin yönettiği 2005 yapımı Hint filmi Black‘ten uyarlandı. Çalıntı iddialarıyla karşı karşıya kalan yapım, 2 yaşında geçirdiği bir kaza sonucunda kör ve sağır olan Ela (Beren Saat)’nın hikayesini anlatıyor. Babası tarafından akıl hastanesine gönderilmek istenen Ela’nın yardımına Mahir Hoca (Uğur Yücelyetişiyor ve hüzünlü bir melodramın kapılarını aralamaya başlıyoruz.

Uğur YücelYazı Tura, Hayatımın KadınısınEjder Kapanı ve Soğuk ile devam ettirdiği yönetmenlik kariyerinin son durağında tam anlamıyla çığır açmasa da, vizyondaki çoğu kötü filmden çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Filmin olumsuz taraflarını bir bir sayayım isterseniz… Mahir Hoca’nın Ela’yı eğitmek için kullandığı yöntemler kesinlikle çok ama çok yanlış. İnsanın içi ürperiyor resmen. Gerçi, Ela’nın eğitimine çok faydası oluyor, ama… Mesela, bir de Ela ile kardeşi Ayla (Hazar Ergüçlü) arasındaki ilişkinin birkaç cümleyle verilmiş olması. Bu sebeple de, ilmin sonlarındaki “Geri planda kaldım.” patlaması pek de mantıklı durmuyor açıkçası. Müziklerin hiçbir zaman durmaması sorunu ise, neredeyse her filmde görüldüğü için bahsetme ihtiyacı bile hissetmiyorum.

Benim Dünyam, bir yeniden çevrim olduğu için her şey tıkır tıkır işliyor. Kostümler, sanat yönetimi, mekan şeçimleri, makyajlar… Atmosfer ve oyunculuklar da bu tabloya tam olarak oturunca, ortaya kayda değer bir film çıkıyor.

Beren Saat, Ela rolünde elinden gelenin en iyisini yapıyor ve kısmen başarılı oluyor. İzleyiciye duygularını rahatlıkla geçirebiliyor. Yalnız, daktilo sahnelerinde kendini çok ama çok fazla zorlamış. Uğur Yücel de, Mahir Hoca rolüyle birebir örtüşüyor ve yine ustalığını konuşturuyor. Ayça Bingöl‘ün nasıl bir oyuncu olduğunu hala anlayamıyorum, ne yalan söyleyeyim. “İyi mi, yoksa sadece uzak uzak bakan karakterleri canlandırdığı için kendini tekrar mı ediyor?” diye düşünüyorum hep. Düşüncelerim hala devam ediyor, ama en azından bu filmde kızının her zaman yanında olan anne rolünde sırıtmıyor. Baba Refik’e hayat veren Turgay Kantürk, tam bir oyunculuk harikası olmamasına rağmen, rol yelpazesinin genişliği sebebiyle takdir ettiğim Hazar Ergüçlü, hikayede önemli rollerinden bir tanesini canlandıran Erdal Küçükkömürcü, diğer çocuk oyuncuların aksine gerçekten yetenekli olduğunu kanıtlayan Melis Mutluç ve küçük bir rolde karşımıza çıkan Yasemin Çonka, kadronun akla gelen diğer isimleri.

Benim Dünyam, yılın izlenmesi gereken filmlerinden biri. Bir başyapıt değil elbette. Bazı kusurları var. “Puanın neden düşük?” diye sorarsanız, filmde bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorum. Uğraş Güneş ve Can Yücel‘in uyarladığı senaryodan mı, yoksa başka bir şeyden mi kaynaklanıyor bu durum, bilmiyorum ama yine de aklıma takılan birkaç şey var. Yine de yapımın çalıntı olduğunu iddia eden zihniyetlere aldırmayın ve filmi izleyin…

[B]

Söyleşi: Altan Dönmez

Son dönemin en sevilen gençlik dizilerinden biri olan Güneşi Beklerken‘i yöneten Altan Dönmez‘in Beyazperde.com sitesinden Banu Bozdemir ile yaptığı röpörtajı sizlerle paylaşıyorum. Buyursunlar efendim…

Görsel

 Banu Bozdemir: Öncelikle Güneşi Beklerken neden bu kadar sevilmiş olabilir, oysa ekranlarda çok fazla gençlik dizisi var?

Altan Dönmez: Öncelikle karakterlerin üç boyutlu olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Her karakterin bir hikayesi, zaafları, korkuları ve hayalleri var. Bu da karakterleri tip olmaktan çıkarıp, seyircinin onları takip etmesini sağlıyor, buna güçlü senaryo, yapım ve farklı bir anlatım dili eklendiğinde diğer gençlik dizilerinden ayrılıyor.

Klasik lise dizilerinden değil evet, öyle bir dizi önünüze gelse çekmeyi kabul eder miydiniz peki?

Bu tamamen senaryo ve yapımla alakalı.

Aslında sinema filminiz Taş Mektep’te de liseli öğrencilerle çalıştınız. Zaman ve duygular çok farklı tabii ama bir kıyaslama yapmanız gerekse..

Çok farklı. Taş Mektep, bir dönemin içindeki haklı savaşında vatan savunmasında yitip giden bir gençlik. Güneşi Beklerken ise, günümüz gençliğinin yaşam şeklini, sorunlarını, değişken aile yapılarını sorgulayan bir dizi. Taş Mektep’teki gençlik olmasaydı Güneşi Beklerken dizisinin gençliği de olmazdı.

Görsel

 Banu Bozdemir: Bu ikinci diziniz sanırım. İlki Bir Zamanlar Osmanlı. Dizi çekmek meşakkatli bir iş, uzun soluklu. İlk diziniz kostümlü bir diziydi ve uzun zaman devam etti. İkisi arasındaki farklar nedir?

Altan Dönmez: İkisinin de tadı dokusu farklı, heyecanı ve keyfi de tabii. Dönemde yaşamı aktarmak, o anı hissettirmek, o atmosferi yaratmak keyifliydi. Osmanlı Kıyam’da başta Türkan Şoray olmak üzere üst düzey oyuncularla çalışmak şahaneydi. Güneşi Beklerken’de de aynı şekilde üst düzey oyuncularla çalışıyor olmak büyük keyif. Oyuncu seçimi bu işin çok önemli bir kısmı ve ben hep çok şanslı oldum bu konuda, her biri iyi oyuncu olmanın dışında uzun yol dostu olmuştur.

Dizide herkesin tek tek bir hikayesi var ve birbiriyle kesişme noktaları çok iyi. İyilik ve kötülük sürekli yer değiştiriyor, duygular sürekli inip çıkıyor. Tabii burada güçlü bir senaryodan da bahsetmek mümkün. İyi film ya da dizinin kıstaslarından biri de senaryodur değil mi?

Kesinlikle senaryo tartışılmaz bir kısmı işin ama, artık tek başına kurtarıcı bir faktör değil. Her ekip kendi dalında en iyilerden biri olmak zorunda. Bu görsel yoğunluk içinde fark edilmek ve takip edilebilmek için, masanın her ayağı yere sağlam basmalı, yapım, yönetim ve teknik ekip.

Görsel

 Banu Bozdemir: Dizinin tüm oyuncuları dikkat çekiyor ama en çok da Kerem Bürsin’in oynadığı Kerem karakteri ilginç geliyor izleyiciye. Oyuncunun yurtdışında bazı projelerde de yer aldığını biliyoruz. Hem kendisi, hem rolü ilginç. Onun rolünün dizinin kırılma noktası olduğunu söyleyebilir misiniz?

Altan Dönmez: Kerem, gerçek bir yıldız ve ileride çok önemli sinema filmlerinde olacağına inanıyorum. Üst düzey oyunculuğunun yanısıra, sette hepimizin gönlüne taht kurmuş, şahane bir kalbi olan ve çalışmaktan büyük keyif aldığım bir dostum. Kerem karakteri gerçekten dizinin akışını değiştirecek kuvvette, ama her karakterde o kırılma noktasını yaşatma potansiyeli var.

Bir başarı öyküsü tabii aynı zamanda dizi. Hande Doğandemir, Zeynep karakterine yakışıyor. Hep Elvan ve diğer koşucuların hayatlarından bir başarı öyküsü çıkmaz ki, dizisi ya da filmi yapılmaz ki derken bu dizi çıkageldi. Dizinin bu sporcuların hayatlarıyla benzeşen bir yanı var mı sizce?

Spora fazlaca bir vurgu yapıyoruz gençleri özendirmek adına.  Buralardan da Elvan ya da diğer spor dallarındaki gibi başarı öyküleri duysak ne güzel olur.

Görsel

 Banu Bozdemir: Bu kadar ilgi çekeceğini düşünmüş müydünüz dizinin?

Altan Dönmez: Her projede bunu nasıl daha ilginç kılabilirim, daha iyi nasıl olur, yeni neler yapabilirim diyerek çalışırım. Bir de buna güçlü senaryo ekibi ve güçlü bir yapım eklendiğinde cevabım; evet. Bu kadar ilgi çekeceğini biliyordum.

Dizinin hikayesini devam ettirecek malzemesi var mı senaristlerin peki?  Kore dizisinden uyarlama olduğunu bilsek de…

Bu Kore meselesini gerçekten bilmiyorum, adı geçen diziyi izlemedim ama bir sürü gençlik dizisinin birbirine benzediğini düşünüyorum. Senaristlerimiz gerçekten başka bir yerden bakabilmeyi, hikayeyi eğip bükmeyi çok iyi biliyorlar bence ve bu yüzden de yıllar boyu sürecek malzemeleri var.

Bir de gençlik dizilerinde hep olduğu gibi, herkesin birbirine gönlünün düştüğü dizilere dönmeyecek değil mi Güneşi Beklerken. Reyting uğruna dizilerde yapılan saçmalıklara ne diyorsunuz?

Döneceğini sanmıyorum, bizim dramatik yapımız çatışmalarımız yeteri kadar kuvvetli. Reyting açısından seyircinin biraz daha seçici olmasını diliyorum, saçmalıkların en büyük sebebi, dizilerin 120 dakika olması. Süre 60 dakikaya çekildiğinde her şeyin kalitesi yükselir.

Görsel

 Banu Bozdemir: Dizi ve sinema filmi çekmenin sizin için farkı ne?

Altan Dönmez: Reklam, klip, sinema ya da dizide derdimiz hep aynı aslında. Farklı sürelerde ve farklı anlatım dillerinde bir şey anlatmak. Benim işlerimde aslında hepsinden bir şey bulabilirsiniz. Eğer duygusuna uygunsa, sahne içinde bir anda klip tadında bir anlatım ya da reklam tadında bir görüntü ya da sinema tadında bir anlatım görebilirsiniz. Benim için eğlenceli kısım da bu zaten, belli bir formata bağlı kalmamak.

Dizi süreleri ve çalışma koşulları hakkında neler söylemek istersiniz?

En önemlisi 120 dakikanın kısalması. Ben mutlaka on saat ara veriyorum sete ama, mesele sadece uyku meselesi değil. Uykunun dışında çalışanlar, kendilerine de zaman ayırabilmeli. En önemlisi de uykusuzluktan kaynaklanan set kazaları. Ama süre düşmedikçe bu durumların düzelmesi zor.

Röpörtaj: Banu Bozdemir                       Kaynak: Beyazperde.com

Medcezir: Mira ve Yaman Düeti

Görsel

 Star TV‘nin sevilen dizilerinden Medcezir‘in Cuma akşamı yayınlanan son bölümünde Mira (Serenay Sarıkaya) ve Yaman (Çağatay Ulusoy) Mazhar Alanson‘un “Ah Bu Ben” şarkısını birlikte söylemiş, Sarıkaya’nın çaldığı piyanoya, Ulusoy da gitarıyla eşlik etmişti. O zaman, izlemeyenler ya da tekrar tekrar dinlemek isteyenlere gelsin bu başarılı düet. İyi haftalar…

Vizyonda: Benim Dünyam, Şevkat Yerimdar, Aşk Ağlatır ve Üç Yol

Bu hafta sinema salonlarını süsleyen 7 filmden 4’ü yerli: Uğur Yücel‘den Benim Dünyamünlü internet karakterinden beyazperdeye taşınan Şevkat YerimdarAtalay Taşdiken‘in kardeşi Mehmet Taşdiken‘den Aşk Ağlatır ve Bosna-Hersek savaşına odaklanan Üç Yol.

Görsel

 BENİM DÜNYAM

Yönetmen: Uğur Yücel

Oyuncular: Beren Saat, Uğur Yücel, Ayça Bingöl, Hazar Ergüçlü, Turgay Kantürk, Erdal Küçükkömürcü, Melis Mutluç, Yasemin Çonka

Konu: Ela (Beren Saat), henüz iki yaşındayken geçirdiği hastalık nedeniyle hem gözlerini hem de duyma yetisini kaybeder. Bundan sonra çevresiyle tamamen uyumsuz biri olarak yetişir. Bu durum genç kızı iyileştirmek için hayatını adayan Mahir Hoca (Uğur Yücel) ile tanışana dek devam eder. Mahir Hoca, onu hayata tekrar bağlayacaktır.

İlk Bakış: Uğur Yücel‘in bu son filmi 2005 yapımı Black‘ten uyarlandı. Başta yukarıdaki kar sahnesi olmak üzere, bir çok sahnenin çalıntı olduğu iddia edildi. Ama her ne olursa olsun, çok merak ediyorum filmi. Yücel ve Saat bile, umutlandırmak için yeterli. Ayça BingölHazar ErgüçlüTurgay Kantürk gibi isimleri izlediğimiz yapımda, Yücel’in Aramızda Kalsın dizisinde de çalıştığı ve Ela’nın çocukluğuna hayat veren Melis Mutluç da var.

Filmin seansları için:

http://www.boxofficeturkiye.com/film/2011790/Benim-Dunyam.htm

Filmin fragmanı:

Görsel

 ŞEVKAT YERİMDAR

Yönetmen: Bülent İşbilen

Oyuncular: Özgürcan Çevik, Başak Parlak, Cezmi Baskın, Tarık Pabuççuoğlu, Serkan Kuru

Konu: Şevkat Yerimdar (Özgürcan Çevik), Balat’ın tarihi çarşısında yumurta dükkanı işleten, sıradan ama her sıradan insan gibi bazı arızaları da olan bir adamdır. Hayattaki en büyük tutkusu ölesiye bağlı olduğu takımı Beşiktaş’tır. Çevresi tarafından çok sevilen ve iyi kalpli bir adam olan ancak öfke kontrolünü sağlama konusunda zorluklar yaşayan Şevkat’ın yumurtacı dükkanına bir gün bodoslama bir araba girer. Son derece zengin bir ailenin kızı olan Pelin (Başak Parlak)’in yaptığı bu kazanın akabinde takip eden olaylarla Şevkat’in hayatı ters yüz olacaktır.

İlk Bakış: Bir ara TV’ye de taşınan internet fenomeni Oldu Teşekkürler‘in baş kahramanı olan Şevkat Yerimdar, sonunda kendi filmine kavuştu. Vizyondaki vasat komedilerden biri olmaya aday. Ama izleyici beğenebilir, orası ayrı. Başak Parlak‘ın yeteneksizliğiyle parladığı yapımda tek kayda değer şey, usta oyuncular Cezmi Baskın ve Tarık Pabuççuoğlu‘nun başroldeki iki genç oyuncuya eşlik edecek olması. Şevkat YerimdarAcun Ilıcalı‘nın kurduğu Acun Film‘in de ilk filmi aynı zamanda…

Filmin seansları için:

http://www.boxofficeturkiye.com/2011976/Sevkat-Yerimdar.htm

Filmin fragmanı:

Görsel

 AŞK AĞLATIR

Yönetmen: Mehmet Taşdiken

Oyuncular: Ceyda Ateş, Melih Selçuk, Yağmur Tanrısevsin, Yılmaz Gruda, Ege Aydan, Kerem Fırtına, Levent Öktem, Itır Esen

Konu: Hastalık, ihanet ve acı ekseninde, bir türlü kavuşamayan iki çocukluk aşkının  hüzünlü hikayesi…

İlk Bakış: Aşk AğlatırİFP (İstanbul Film Prodüksiyon)‘nin dağıtımcılığını üstlendiği ilk film. Yakında Firuze adlı diziyle de karşımıza çıkacak olan güzel aktris Ceyda AteşPis Yedili‘nin Rüzgar’ı Melih Selçuk ve Güneşi Beklerken‘in Yağmur’u Yağmur Tanrısevsin gibi yetenekli oyuncuların yanında, Yılmaz GrudaLevent Öktem ve Ege Aydan gibi deneyimli isimleri de izliyoruz filmde. Konusundan fragmanına kadar umut vaat ediyor. Gerçi, ayın başında vizyona giren Günce‘ye de aynı şeyleri demiştik, fakat film kötü çıktı. Umarım, iyi bir film izleriz. Bu arada, yapımı yöneten Mehmet Taşdiken ise, aynı zamanda filmin yapımcılığını da üstlenen Atalay Taşdiken‘in kardeşi.

Filmin seansları için: 

http://www.boxofficeturkiye.com/2011960/Ask-Aglatir.htm

Filmin fragmanı:

Görsel

 ÜÇ YOL

Yönetmen: Faysal Soysal

Oyuncular: Nik Xhelilaj, Turgay Aydın, Rıza Akın, Kristina Krepela, Alma Terzic, Faketa Salihbegovic

Konu: 1990’lı yıllarda Avrupa’nın göbeğinde, Bosna-Hersek’te yaşanan acı dolu savaş yıllarına ayna tutan film, savaş sonrasında yakınlarını arayan insanların dramatik öyküsünü konu alıyor. Bünyamin (Nik Xhelilaj), çocukluğunda kıskançlığı nedeniyle kardeşinin ölümüne sebep olmuş ve bu travmadan yıllarca kurtulamamıştır. Ailesinden kaçma ve insanlara iyilik yapma üzerine kurulu bir hayat yaşayan Bünyamin, bir süredir Bosna’da toplu mezarlardan ceset çıkaran bir kuruluşta çalışmaktadır. Türkiye’ye dönmesine günler kala Mostar Köprüsü’nde intihar etmeye çalışan Zrinka (Kristina Krepela) ile tanışır. Genç kadın savaş sırasında tüm yakınları kaybetmiş bir psikologtur. Bünyamin onu hayata geri döndürür ve Zrinka da onun psikolojik travmalarını çözmeye yardımcı olmaya başlar. İkisi arasında başlayan ve birbirlerine açıklamadıkları aşk, Bünyamin’i Hasankeyf’e dönüp ailesiyle yüzleşmeye iter. Bünyamin’den haber alamayan Zrinka da onu bulabilmek için Hasankeyf’e gittiğinde kendilerini ilginç gelişmeler içerisinde bulurlar.

İlk Bakış: Altın Portakal‘ın en sevilen filmlerinden biri olan Üç Yol, festivalin hemen ardından tam 26 salonda vizyonda. Bosna Savaşı ve sonrasını anlatan yapım, Faysal Soysal imzasını taşıyor. Nik XhelilajTurgay AydınRıza AkınKristina Krepela gibi isimleri izlediğimiz film, ilgiyi sonuna kadar hak ediyor. Ediyor etmesine, ama diğer iyi Türk filmleri gibi pek izlenmeyeceğini ve bu sebepten de kısa sürede vizyondan kalkacağını da, hepimiz çok iyi biliyoruz.

Filmin seansları için:

http://www.boxofficeturkiye.com/film/2011977/Uc-Yol.htm

Filmin fragmanı:

Ben de Özledim Bu Gece Başlıyor!

Görsel

 Leyla ile Mecnun‘un sürpriz bir şekilde yayından kaldırılmasının ardından, hayranları yeni bir dizi müjdesiyle sevindiren Onur Ünlü ve ekibi, Ben de Özledim ile bu özlemi bitirmeye geliyor.

“Artık Leyla ile Mecnun yok, Ben de Özledim var.” diyen ekibin bize hazırladığı sürprizlerle tanışmaya çok az kaldı. Dizi ilk bölümüyle bu gece 23.30’da Star TV‘de ekrana gelecek…

Kaynak: Beyazperde.com