Gece

geceafiş

Türk sinemasının önem taşıyan yönetmenlerinden biri Erden Kıral. En azından herkes öyle söylüyor. Bana göre ise biraz abartılan bir yönetmen. Tabii bunu söylememde son filmleri de etkili olmuş olabilir. Yönetmenin ilk filmi olan Bereketli Topraklar Üzerinde, 1979 yapımı olmasına rağmen o yıllarda yaşanan olaylar yüzünden tam 28 yıl sonra gün ışığına çıktı. Yapım o kadar ilgi gördü ki, herkes Kıral’ın ne kadar harika bir yönetmen olduğunu konuşmaya başladı. Bence de film Kıral’ın en iyi filmiydi ve hala bunu geçebilmiş değil. Sonra 1983’te Hakkari’de Bir Mevsim çekildi. Bereketli Topraklar Üzerinde’nin başına gelen şeyi bu film de yaşadı ve uzun bir süre boyunca yasaklı kaldı. Ama onun aksine vizyon yüzü göremedi. Filmi izlemediğimiz için yorum yapamam, ancak o da yönetmenin filmografisinde kendine özel bir yer edindi. 1998’de gösterime giren Avcı ise gücünü tek mekan geriliminden almaya çalışan, başarılı oyunculuklarına rağmen çok da ilgi göremeyen bir yapımdı. Ancak yönetmenin bundan sonra çektiği filmler, kalite anlamında nispeten daha geride kalan yapımlar oldu. 2005’te görücüye çıkan Yolda, çok abartılan Halil Ergün‘ün klişe ve tekdüze Yılmaz Güney performansıyla akıllarda yer edindi. 2008’de gelen Vicdan da daha iyimiş gibi görünmesine rağmen hikayesini dolduramayan ve yapaylık hissi yaratan bir filmdi. Akıllarda kalan tek şey ise Nurgül Yeşilçay ve Tülin Özen‘in ortalamanın üzerindeki performanslarıydı. Bundan sonra uzun bir ara veren yönetmenin son filmi Yük ise iyi oyunculuklarına rağmen uygulama konusunda sınıfta kalan, sıkıcı bir filmdi. Bundan sonra ise Gece‘nin haberleri gelmeye başladı. Kadrosu nedeniyle dikkatleri bir anda üzerine çeken yapım, fragmanıyla adeta “Ben kötüyüm!” diye bağırıyordu. Film, sonunda Cuma günü görücüye çıktı ve beklenildiği gibi olumsuz eleştiriler aldı. “Beklenildiği gibi” diyorum, çünkü hepimiz yönetmenin bu düşüşüne alıştık. Ama Gece gerçekten de yılın en kötü kaçırılmış fırsatlarından biri oldu. “Nurgül YeşilçayMert Fırat ve İlyas Salman gibi isimlerin olduğu bir film nasıl eli yüze bulaştırılır?” sorusunun cevabını bulmak istiyorsanız yazıyı okumaya devam edin.

Gece, İzmir’e zorunlu olarak göç eden Kürt bir ailenin yaşadıklarını konu alıyor. Olayların merkezinde ise konsomatris Süsen (Nurgül Yeşilçay) var. Ailesinin sözünü dinlemeyip Yusuf (Mert Fırat) ile evlenen kadının ailesiyle olan ilişkisine de tanık oluyoruz aynı zamanda. Üniversite öğrencisi olan kız kardeşi (Vildan Atasever), dağda olduğunu öğrendiğimiz büyük ağabeyi (Teoman Kumbaracıbaşı), hapse atılan küçük ağabeyi (Hakan Yufkacıgil) ve sadece birkaç küçük sahnede karşımıza çıkan annesi (Nur Sürer) de bu hikayenin diğer kahramanları. Bir de pavyon müdürü (İlyas Salman) ile arkadaşı Alev (Ayça Damgacı) var ki, onlar da hikayeye ve Süsen’in hayatına etki eden karakterler olmayı başarıyorlar.

Görüldüğü gibi ortada iyi işlenmesi durumunda harikalar yaratılabilecek bir hikaye ve yıldızlarla dolu bir kadro var. Hasan Özkılıç‘ın Zahit adlı romanından uyarlanan yapım, elindeki fırsatlara rağmen her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor. Orijinal romanı okumadığım için hakkımda bir fikrim yok, ama söylenenlere göre iyi bir romanmış. Büyük ihtimalle senarist Rıza Kıraç, romanın doğasını anlayamamış ve sanki öylesine bir film yazmış. Çünkü ortaya böyle bir yapım çıkmış olmasının başka bir açıklaması olamaz.

Gece’nin en temel sorunu, anlatacak çok derdi olması. Süsen ile Yusuf’un yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaşmalarının yanı sıra ölüm orucuna giren kardeş, dağa çıkan ağabey, iki taraf arasında bir köprü niteliğinde olan kız kardeş üzerinden Kürt sorunları, politik meseleler, günümüzün değiştirdiği temel kavramlar başta olmak üzere birçok şey anlatmaya çalışan yapım, senaristin acemiliği nedeniyle her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor. Kıral’ın tembel rejisi de izleyiciyi filmden uzaklaştıran bir başka etmen.

Erden Kıral bir ailenin birbirlerinden uzaklaşma öyküsünü anlatırken politik olaylara da değinmeye çalışıyor ve hikayeyi bunun üzerine kuruyor. Ancak yukarıda da bahsettiğim karmaşıklık ve yapaylık hissi, filmi iyice kötü bir hale getiriyor. Anlattıklarına yeni bir boyut getirmeyi başaramayan, yüzeyde kalan hikaye, izleyiciye geçemeyen duygular ve klişe karakterleri de Gece’yi adeta bir eziyet haline getiriyor. Buna biraz dikkat edip çeki düzen gösterilseydi veya sadece işin sadece payvon kısmına odaklansaydı, ortaya daha nitelikli bir iş çıkabilirdi, ancak Kıral önüne gelen fırsatları teker teker tepmeyi seçmiş.

Oyunculuklara da kısaca bakacak olursak, her şeyden önce başarılı bir Nurgül Yeşilçay ve Mert Fırat performansı görüyoruz. Sinemada bazı istisnalar haricinde bir türlü doğru seçim yapamayan Yeşilçay, izleyicide bıraktığı algı nedeniyle en azından bu sefer bir seks objesine dönüştürülmemiş. Filmde sınırları biraz zorlayacak birkaç an olsa da, genel olarak büyük bir cüretkarlık gösterilmemiş. Bugüne kadar “iyi aile çocuğu” rollerinde görmeye alıştığımız Fırat ise Yusuf’u adeta üstüne bir kıyafet gibi giymiş ve böyle bir yapımda bile harikalar yaratmayı başarmış. Perdede göründüğü her an ondan nefret ediyor ve imreniyoruz. Hikayede büyük yer tutan karakteriyle Vildan Atasever ise genel olarak çok başarılı bulduğum bir oyuncu olmamasına rağmen, burada biraz efor sarf ederek iyi bir oyun çıkarmayı başarmış. İlginç bir rolde karşımıza çıkan İlyas Salman ise rolüne cuk oturmuş. Karakterinin kendisine çok yakıştığını söyleyebilirim. Üstelik bir türlü beyazperdede göremediğimiz oyuncuyu uzun bir aradan sonra sinemada izlemek büyük bir keyif. Kendi jenerasyonunun en başarılı aktrislerinden Ayça Damgacı yine doğallığı ve ölçülü oyunuyla dikkat çekerken, Teoman Kumbaracıbaşı ise iyi oynamasına rağmen kendisine yazılan karakterinin kurbanı olmuş. Uzun Yol‘da vasat ötesi bir performans sergileyen Hakan Yufkacıgil burada biraz daha çaba harcamış, ancak bu çok da yeterli olamamış. Hakan Karahan hikayeye etkisi olmayan bir karakterle karşımıza çıkarken, Nur Sürer ise adeta harcanmış.

Gece, tek kelimeyle vasat bir film. Yeşilçay, Fırat ve Salman’ın oyunculukları ve Feza Çaldıran‘ın başarılı görüntü çalışması haricinde akıllarda kalan herhangi bir yanı da yok. Yine de izlemek isterseniz siz bilirsiniz. Ancak giden zamana ve harcanan paranıza acıyacağınız kesin. Yine de notumu kadronun hatrına bol keseden veriyorum. Yılın izledikten sonra hemen unutmak isteyeceğiniz filmlerinden biri.

[C]

Fragman: Gece

Sondan bir önceki filmi olan Yük ile hayal kırıklığı yaratan Erden Kıral, son filmi Gece ile geri dönüyor. Filmin fragmanı da paylaşıldı. Bence fena değil, ama Yük’te olduğu gibi tüm sorumluluk oyuncuların üstünde olacak gibi. Özellikle de Nurgül Yeşilçay koca filmi sırtlayıp götürecekmiş gibi geliyor bana. O yüzden her zamanki gibi çok iyi bir performans vermesi lazım. Belki ödüllerde de adı geçebilir. SİYAD için iddialı görünmese de sonralarda sürpriz yapabilir. Hadi hayırlısı… Gece, 14 Kasım‘da vizyonda olacak.

GECE

  • Yönetmen: Erden Kıral
  • Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Mert Fırat, Vildan Atasever, Teoman Kumbaracıbaşı, İlyas Salman, Hakan Karahan, Ayça Damgacı, Hakan Yufkacıgil, Nur Sürer

İki Yeni Film: “Gece” ve “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”

Resim

En son geçen sene Yük isimli filmle karşımıza çıkan Erden Kıral, son filmi Gece için kamera karşısına geçmeye hazırlanıyor. Tüm hazırlıklar tamamlandı, çekimler ise 4 Temmuz’da İzmir’de başlayacak. Filmin başrolünde Nurgül YeşilçayMert Fırat ve Vildan Atasever olacak. Yeşilçay filmde kocasıyla hastalıklı bir ilişkisi olan Süsen adlı bir konstromatrisi, Fırat onun eşini, Atasever ise kardeşini canlandıracak. Filmde bu 3 genç oyuncunun yanı sıra Teoman KumbaracıbaşıHakan KarahanNur SürerAyça DamgacıHakan Yufkacıgil ve İlyas Salman da rol alacak. Yapım, Diyarbakır’dan İzmir’e göç etmek zorunda kalmış olan bir ailenin parçalanma öyküsünü konu ediniyor.

Bir diğer film ise Devin Özgür Çınar‘ın muhteşem performansıyla öne çıktığı Geriye Kalan‘ı da yöneten ve Altın Portakal‘da da ödül kazanan Çiğdem Vitrinel‘den geliyor. Bir ara Behzat Ç.‘de de birlikte rol alan Erdal Beşikçioğlu ve Sezin Akbaşoğulları‘na, Ege AydanHarun TekinErdinç GülenerDerya AlaboraHare SürelBarış Yalçın ve İdil Yener‘in eşlik ettiği Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, henüz hiçbir kitabı yayınlanmamış olan yazar Arif (Beşikçioğlu)’in tam da kadınları ve aşkı anlamaya çalıştığı bir sırada Müzeyyen (Akbaşoğulları)’e rastlamasıyla onun dünyasında yaptığı yolculuğu anlatıyor. İlmahi Algör‘ün aynı adlı romanından esinlenilen filmi Çiğdem Vitrinel ve Ceyda Aşar kaleme aldı. Yapımcılığını Marsel Kalvo‘nun üstlendiği yapımın görüntü yönetmenliğini Vedat Özdemir, müziklerini ise Mor ve Ötesi grubunun üyelerinden Harun Tekin yapıyor.